Thursday, May 3, 2007

DÖRT KUŞU BOĞAZLA (2) (KAZ'ın Halleri))!!!!!


HIRS
1. Kazın Halleri
Herhalde gözlemleyenler Hz. Mevlânâ'ya hak verirler. Kazın temel özelliği haris olmasıdır.
Bu kuş azmanının boğazı bir an bile boş durmaz; kuru yaş ne bulursa yer, yiyemediğini de toprağa gömüp saklar. İnciden nohuta kadar boğazdan geçen ne varsa kursak anbarını onlarla doldurur.
Mevlânâ'ya göre bu yeme hırsının sebebi şu: Kazın sahibine itimadı yoktur, onun kendisini doyurmayacağını vehmeder. Keza herkesi kendisi gibi tamahkar sandığından eline geçeni gizler, saklar.
İşte kaz tabiatlı olan kişi de aynen böyledir. O rızıktan yana telaşlıdır, endişelidir, huzursuzdur. Kur'ân'da dendiği gibi şeytan onu fakirlikle korkutur. Bu yüzden kimseye bir şey veremez; kendi yediğini içtiğini ve sakladığını kâr bilir.
Oysa mümin, bu kainatı yaratan Zat'ın bütün yarattıklarının rızkına kefil olduğunu bilir ve bu itimat dolayısıyla da sakindir, telaşsızdır. Gözü gönlü tok olan müminin rakiplerinden yana da korkusu yoktur.
Mevlânâ hırsı ateşe benzetiyor. Kömür yanarken ateşi göze güzel görünür ama sönünce gerçek rengi ortaya çıkar. Kötü bir şeyi de insana güzel gösteren, ona duyulan hırstır.
Rahmani olan kanaat ve teenninin aksine hırs ve acele şeytandandır.
Hırs; şimşek ışığında mektup okumak gibi aldatıcıdır. Gerçi şimşek parlaktır ama gözü almaktan başka işe yaramaz. Hakiki nurun karakteri sakin ve daimi oluşudur. (2/56)
Yine Mevlânâ'ya göre hırs körlüğü en kötü körlüktür. Gözü kör olan ilahi rahmete nail olur, kendi kendini kör eden haris ise o rahmetten uzaktır.
Peki bütün bu gayretlerin neticesinde harisin eline ne geçer? Koca bir hiç! O denizin köpüğüne at süren bir zavallıdır. Zira onun peşinde olduğu dünya da müflisin tekidir ve taliplerine verecek bir şeyi yoktur.
Haris olan insanların bir özelliği de nimeti Cenab-ı Hak'tan bilecek yerde onu kendi gayretlerinin neticesi sanmaları ve paylaşmaya kıyamamalarıdır. Oysa böyle yapmakla çok zaman gelen nimete de mani olurlar.
Kanaat emniyettir, hırs ise hüsran. Ama haris bir nevi kör olduğu için bile bile kendisini tehlikeye atar.
Hz. Mevlana’ya göre bu hal Cenab-ı Hakk'ın Rezzak olduğuna itimat edememekten geliyor. Oysa insan denizdeki küp gibi nimetlerle çevrilmiştir. Küpün dolması için ağzını açması yetiyor. Demek ki bunca nimet içinde aç kalacağını sanmak denizin içinde sudan mahrum kalacağını sanmak kadar abes.
Hırsın bin bir türü var şüphesiz. Bazılarının mala mülke, mevki ve şöhrete duyduğu hırs gibi bazıları da bilgi konusunda haristirler. Peki bu kötü bir şey mi? Amacına göre hem evet, hem hayır! Bazan bilgi insanları asıl bilmeleri gereken şeyden uzaklaştırır. Mal peşinde koşup elindekini de kaybeden kişi gibi nefsani amaç la istenilen bilgi de bizi bilgilerin bilgisinden mahrum eder. Böylece yolumuzu açması gereken bilgi yol kesici hale gelir.
Biri çıkıp şöyle diyebilir: Madem ki bize verilen bütün duygular gibi hırs da fıtridir, o halde hırslı olmakta bizim ne suçumuz var?
Gerçekten insandan beklenen bu tabii duygularını öldürmesi değil budaması, terbiye etmesi, yüzünü zararlı olandan faydalı olana çevirmesidir.
Devam edecek.....
Prof. Dr. Cihan OKUYUCU (www.semazen.net)

No comments: